![]()
Yusuf YEŞİLKAYA
yusufyesilkaya@gmail.com
DURLOPÇUYUM BEN!
13/04/2015 ![]() Güzel yurdumuzun dört bir yanından yiğitler gelir asker ocağına. Her birinin kişiliği, karakteri ve isimleri farklıdır. Lakin asker ocağında her birine Mehmetçik derler. Çiçeği burnunda Mehmetçiklerden biri de Hasan Ali'dir. Anadolu'nun kalbinden kopup gelmiştir. Gariban bir ailenin, tek erkek çocuğudur. Nizamiyeden içeriye girer ve askerlik başlar. Mehmetçiklere önce askeri elbiseler giydirilir. Kepleri, palaskaları ve botlarıyla her biri ayrı bir yiğit olur. Rahat, hazır ol, sağa dön, sola dön, uygun adım marş, kıt'a dur, dikkaaat! Yanaşık düzen eğitimini tamamlayıp, tekmil vermeyi öğrenirler. Yemin merasiminden sonra acemi birliğini tamamlayıp, usta birliğine gideceklerdir. Başlarındaki komutan bütün askerlere, sivil hayatta ne iş yaptıklarını sorar. Her biri komutana önce güzel bir tekmil verir, ardından mesleğini söyler. Berber, terzi, oto tamircisi, fırıncı, kuru temizlemeci, esnaf, çoban... Sıra Hasan Ali'ye gelir. Kendisine öğretildiği gibi selamını gösterir, tekmil verir ve ardından mesleğini söyler: - Ben durlopçuyum komutanım! - Asker, mesleğini tekrar et! - Durlopçuyum komutanım. - Yaptığın işi açıkla asker! - Açıklayamam komutanım. İmkân oluşturulursa gösterebilirim. - Rahatta bekle asker! - Emredersiniz komutanım! Hasan Ali'nin başındaki komutan, diğer komutanlarla istişare yaptıktan sonra çok merak ettiği bu mesleği gösterebilmesi için gerekli şartların oluşturulmasını emreder. Ve Hasan Ali'ye ne lazım olduğunu sorarlar. Hasan Ali, hiç tereddüt etmeden cevaplar: - Ya çok büyük bir havuz olacak. Ya da göl, deniz gibi büyük su olacak. Başka türlü gösteremem. - Birliğin üst kısmında bir gölet var, orası olur mu? - Olur. Hasan Ali, yanında bir manga asker ve başında komutanı ile birlikte suyun başına varır. Göletin kenarından yassı taşlar bulur önce. Sonra suya iyice yaklaşır. Başlar, yassı taşları suya atmaya. Taşlar, suya değdiğinde çıkardığı sese dikkat çeker Hasan Ali: - Bakın her taş suya değdiğinde "durlop" diye ses çıkartıyor. Ve suyun üzerinde sekerek gözden kayboluyor. Bak bu taş, yedi defa sekti su üzerinde. - Eeeee. - Esi yok. Benim işim bu. Köyümüzde hayvanlarımızın otladığı meranın yanında bir göl var. Buradan büyük tabi. Taşları elime alırım ve suya atarım. Her taş, suya çarptığında "durlop" diye ses çıkartır. Kaç defa sektiğine de bakarım mutlaka. - Hasan Ali sen deli misin? Hiç durlopçu diye meslek olur mu? - Neden olmasın! Benim işim bu. - Bak arkadaşlarına! Berber, terzi, fırıncı, kuru temizlemeci, oto tamirci... Sen durlopçusun öyle mi? - Evet, ben durlopçuyum. - Neden? - Çünkü benim en iyi yaptığım iş budur. Komutanları Hasan Ali'ye ne dediler, nasıl bir iş verdiler bilemiyoruz ama Hasan Ali'nin samimiyeti, yaptığı işi önemsemesi, yaptığı en iyi iş olarak nitelemesi hikayenin can alıcı noktasını oluşturuyor. Sosyal yaşamda her birimiz farklı işler yaparız. Bunlardan bir kısmı bizim ekmeğimizi kazandığımız işimiz olur, bir kısmı hobilerimiz. Bazen ne iş yaptığımızdan daha önemli olan; yaptığımız işi nasıl gerçekleştirdiğimizdir. İşin hakkını verebilmiş olmamızdır. Ve bir adım daha ileriye giderek, bizim yaptığımız işi yapan yüzlerce belki de binlerce insan arasında en iyisi olmaya adanmak. En iyisi olamazsak bile bu hedefe adanmak muhteşem bir duygudur. Ve yolun sonunda ne bulacağını beklemeden yolculuktan zevk almak. İşte yaşamın kendisi bu olmalı. EN İYİSİ Dağ tepesinde bir çam olamazsan, Çalı olamazsan bir ot parçası ol, bir yola neşe ver. Hepimiz kaptan olamayız, tayfa olmaya mecburuz. Cadde olamazsan patika ol. Douglas MALLOCH
|
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
DURLOPÇUYUM BEN! - 13/04/2015 |
. |
DURLOPÇUYUM BEN! - 13/04/2015 |
. |
Bileyicinin Kanaati - 18/02/2015 |